‘1987: Güney Kore’nin Demokrasi Mücadelesi/BujoPunch

Güney Kore’nin “Haziran Demokratik Ayaklanması’nı” anlatan, 2017 yapımı tarihi dram filmi. Hükümetin gizliden desteklediği komünizm yanlılarını işkence ile sorgulayan ve emekli polislerden oluşan anti-komünist grubun sorgusu sırasında hayatını kaybeden Park Jong Chul adlı demokrasi aktivisti için verilen mücadeleyle, Güney Kore’nin nasıl demokratik bir ülke haline geldiğini daha iyi görebiliyoruz.

Hükümete karşı olanlar; işçiler,öğrenciler ve kiliseler. Filmde kilisenin etkin olmasının sebebi, o zamanlar bir kilisenin bu mücadelede üs olarak kullanılmış olmasıydı ve araştırmalarıma göre, 1988 Seul Olimpiyatları öncesi şiddete başvurmak istemeyen hükümet, protestoları bastıramadı. (bu bilgiden hareketle sosyal medyada ingilizce tweet atan insanların bunu neden yaptıklarını daha iyi anlayabiliriz. )

“1987 When The Day Comes” İnceleme

Güzel olduğu izlenimini veren bir Hint filmi bulmuştum(keşke adını da bir yere not alsaydım). Türkçe dublajsız olmayanını bulamayınca gözümü kapatıp siteden rastgele bir film seçmiştim ve bunu hayatımda ilk kez yaptım.Muhtemelen bu kararsızlıkla sonsuza kadar da yapmak zorunda kalıcam.

1987 Demokratikleşme Hareketi’ni anlatan diğer filmler, A Taxi Driver(2017) ve The Attorney

Film, Çin’in en büyük film siralama sitesi olan Douban’da yasaklanmıs.

1987 When The Day Comes Film Senaryosu

Savcı,muhabir, gazete sahibi, gardiyan, rahip ve üniversite öğrencilerinden oluşan ve birbirinden bağımız hareket eden insanlar tek bir şey yaptılar: “Doğru olanı”

İşkence sırasında öldürülen üniversite öğrencisinin delillerini yok etmek için cesedi yakmaya çalışıyorlar.İzin çıkması için de savcıya üst makamlardan ve ailesinden baskı geliyor.Ancak savcı bunu kabul etmeyerek doğru olanı yapıyor. ‘Birisi işini doğru yaparsa, mutlaka arkasından birileri gelir’ dedim ve otopsiyi yapan doktor da raporda değişiklik yapmaya çalışanları göz ardı ederek gerçekleri kendisini saatlerce tuvalette bekleyen gazeteciye anlattı. Savcı,doktor ve gazeteci her ne kadar çaba sarf etmiş olsa da ceset yakıldı; fakat mücadele en duygusal noktadan işlenmişti.

Yakılan küllerin tek bir noktada durduğunu gören babanın sözleriyle, uzun zaman sonra ilk kez ağladım..

Savcı sürgün edilirken(kibarca tayin) kendisinden bilgi almaya çalışan gazeteciyi umursamamış gibi yapıyor sonra da davayla ilgili tüm belge ve delilleri arabaya koyar gibi yapıp yere bırakıyor. Yani, gazeteciye ‘artık görev sizde’ demek istiyor. Gazetecilerin müdürünün hareketi de çok onurluydu. İşini riske atmamak için“bu konuya karışmıyoruz “ diyebilirdi ama “işkence engelleme kurulu kuruyoruz hemen suçluları bulun“diyerek gazetecileri cesaretlendirdi. Savcı,doktor ve gazetecinin mücadelesine kilise rahibi de katıldı ve öldürülen çocuğun töreni sırasında tüm cinayet suçluların isimlerini saydı.Şu söz çok güzel

“ demokrasi ve insanlığımızın gelecekti kaderi bu davaya bağlı”.. 

Halk ayaklanmaya başladı ve Mavi Saray’dan hükümete “durun” çağrısı gelince hükümet,anti- komünist grubu yüzüstü bırakarak suçluları tutukladı.Siyasi suçluların tutuklandığı cezaevinde gardiyan olarak çalışan ve aynı zamanda sendikaya giden bir adam,konuyla ilgili +18 derginin arasına notlar yazarak yeğeni ile kilisede bulunan rahibe ulaştırıyordu.Kızın bu konudaki bakış açısına birazdan değinmek istiyorum.

Hükümet seçimlerinin iptal edilmesi ile aynı kişinin 7 yıl daha başta duracağını öğrenen halk, yürüyüşlere başlıyor.Bu esnada başından gaz fişeği ile vurularak ölen öğrenci için olaylar tekrardan gündeme geliyor ve öğrenci hareketleri daha da alevleniyor. Filmde verilen son yürüyüşte umudunu yitiren insanların arasından polislere karşı bir öğrenci(başrol), “Kahrolsun diktatörlük, Kahrolsun askeri rejim “  diye slogan atarak insanların ayağa kalkmalarını sağlıyor ve bu kişi de başından aldığı gaz fişeği ile vefat ediyor.

Başrol oyuncunun hayatından bir kesit görsek fena olmazdı sanki. En azından neden bu mücadeleyi verdiğini öğrenebilirdik

Anti komünist grup lideri, ailesinin komünistler tarafından öldürüldüğünü gördüğü için komünizm yanlısı herkesin ölmesi gerektiğini düşünüyordu haliyle davasında da kendini haklı buluyordu ve filmde kamera o adama da çevirilmişti yani onun da kendisini açıklamasına izin verilmişti ve bu benim çok hoşuma gitti.

Kamerayı bize” çevirelim. Başrol kızımızın babası işten çıkarılmış,haksızlığa uğradığı için intihar etmiş kızımız da öğrenci hareketlerinin ya da hükümete kafa tutmanın gereksiz olduğunu, hiçbir zaman başarılı olunamayacağını sadece bu uğurda mücadele edenlerin zarar göreceğini,amcasının boş işlerle uğraştığını düşünen bu genç kız size de tanıdık geldi mi ?

Güney Kore’de demokratik protestolar her zaman yaygınmış; şu an tak devlet başkanını anında indirebilmeleri de buradan geliyor ve biz “psikopat bunlar” demek yerine ‘bunu nasıl yapıyorlar’ demedikçe, ülkemizde ‘yer yerinden oynamalı olaylara’ iki gün şaşırır, üçüncü gün bağışıklık kazanırız.

“Bujopunch When The Day Comes” Film Yorumu

Beni etkileyen sahne, oğlunun külleriyle vedalaşan baba ve öğrenciyi işkence sırasında öldüren memurun; yıllarca işkence ettiği insanları kastederek ‘kafamın içi çığlıklarla dolu’ diye ağladığı kısımdı.

Çok duygusal bir film değildi; fakat olayları doğru sıralaması,basit anlatımı ve komünizm ya da başka bir ideolojinin propagandasını yapmadan verdiği için güzeldi. Aynı zamanda anti-komünist liderin kendisini ifade etmesine izin verilmesi de demokratik bir yaklaşımdı.

Başka ülkelerin ne şekilde demokrasi mücadelesi verdiği ile ilgili daha çok film izlemek istiyorum çünkü günümüzde insanlar ve ben, demokrasiyi ‘başkasının bizi kurtarması’ olarak algılayabiliyoruz. Çözülebilecek en ufak sorunlarda bile ilk taşı başkalarından bekleyebiliyoruz. Sonra o taş geldiğinde de “hadi ödüllendirelim” diyerek kenara çekiliyoruz.

Güney Kore ile ilgili şunu çok seviyorum: Adamların bir “protesto kültürü” mevcut.Her an aksiyon alabiliyorlar. Bizde ise durum şu şekilde: Bir olay oluyor ve gerçekten ülkeyi ayağa kaldırabilecek düzeyde bir olay… İnsanlar iki gün ses çıkarıyorlar, belki dışarıya çıkıyorlar ki protesto sadece dışarıya çıkmak,yürüyüş yapmak, slogan atmak değildir.

Bu yürüyüşlerden faydalanmaya çalışan, konuyla hatta ülkeyle hiç duygusal anlamda bağı olmayan insanlar olaydan faydalanarak terör yanlısı slogan atıyorlar ve konu bağlamdan hızlıca uzaklaşıyor. Bu gibi insanlardan dolayı da insanlar aslında protesto kültüründen uzaklaşıyor.. Daha fazla uzatmak istemiyorum konuyu bağlamdan uzaklaştırmamak adına.

Yorum bırakın